Sülük tedavisi

Sülük tedavisi (Hirudoterapi)

Sülük tedavisi (Hirudoterapi), tıbbi sülüklerin (Hirudo medicinalis) kullanıldığı eski bir tıbbi tedavi yöntemidir. Bu tedavi, sülüklerin kan emerken salgıladıkları çeşitli biyokimyasal maddeler aracılığıyla hastalıkları hafifletmeyi amaçlar. Sülüklerin ısırdığı bölgeden kan emmesi, lokal dolaşımı artırır, antikoagülan (pıhtılaşmayı önleyici) etkiler gösterir ve bazı inflamatuvar hastalıkların semptomlarını azaltabilir. Sülük tedavisi, binlerce yıldır kullanılan bir yöntem olup, modern tıpta bazı durumlarda alternatif veya tamamlayıcı tedavi olarak kullanılmaktadır.[1][2]

Tarihçe

W. van den Bossche'nin 1638'de basılan Historia Medica adlı eserinden hastalıkları tedavi etmek için sülük kullanan bir kadın.

Antik Çağ: Sülük tedavisi, tarihin en eski tıbbi uygulamalarından biri olarak kabul edilir ve kökenleri binlerce yıl öncesine, Antik Mısır’a kadar dayanmaktadır. Mısırlılar, bu tedavi yöntemini hem tıbbi hem de ritüel amaçlarla kullanmıştır. Firavunların mezarlarında bulunan tıbbi papirüslerde, sülüklerin hastalıkların tedavisi için nasıl kullanıldığına dair detaylı bilgiler yer almaktadır. Mısır mitolojisinde de sülüklerin şifalı olduğuna inanılmış, kanın vücutta dengeyi sağladığı ve hastalıkların fazla kandan kaynaklandığı düşünülmüştür. Mısır’ın yanı sıra, Antik Hindistan’da da sülük tedavisi yaygın olarak uygulanmıştır. Ayurveda tıbbının kökenine dayanan bu yöntem, kanın saflaştırılması ve vücut enerjilerinin dengelenmesi amacıyla kullanılmıştır. Ayurveda pratiğinde, kanın vücuttaki temel yaşam enerjilerinden biri olduğuna inanılır ve bu enerji bozukluklarının çeşitli hastalıklara yol açabileceği düşünülürdü. Sülük tedavisi, bu enerjilerin dengelenmesine yardımcı olabileceği[3]

Antik Yunan ve Roma: Antik Yunan tıbbında sülük tedavisi önemli bir yere sahipti. Ünlü Yunan hekim Hipokrat ve Galen, sülükleri kanın vücuttan atılması gerektiği durumlar için etkili bir araç olarak kullanmışlardır. Galen’in "dört sıvı" teorisi, o dönemin tıp dünyasında yaygın bir görüş haline gelmişti. Bu teoriye göre, vücutta dört ana sıvı (kan, balgam, sarı safra, kara safra) vardı ve bu sıvılar arasındaki dengesizlik hastalıklara yol açıyordu. Fazla kanın vücuttan alınması, bu dengeyi yeniden sağlamak için önemli bir yöntem olarak görülüyordu ve sülükler bu amaçla sıkça kullanılıyordu.[4]

Antik Roma’da da benzer bir yaklaşım hakimdi. Yunan tıbbının etkisi altındaki Roma hekimleri, sülükleri kanın fazla olduğu düşünülen durumlarda kullanmışlardır. Romalı hekimler, özellikle cerrahi müdahaleler sonrasında veya inflamasyonlu durumlarda sülük tedavisini öneriyorlardı. O dönemde cerrahi teknikler henüz gelişmemiş olduğundan, cerrahi müdahalelerin ardından enfeksiyon ve aşırı kanama gibi komplikasyonlar yaygındı. Sülükler, bu tür sorunları hafifletmek için doğal bir araç olarak kullanılmıştır.

Orta Çağ Avrupa’sı: Orta Çağ’da Avrupa tıbbı, büyük ölçüde antik Yunan ve Roma tıbbına dayanıyordu. Özellikle skolastik dönemde, Galen’in dört sıvı teorisi etkisini sürdürdü ve sülükler, kan alma yöntemi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaya devam etti. Orta Çağ hekimleri, vücuttaki fazla kanın hastalıklara neden olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle, kanın vücuttan alınmasının, hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynadığı düşünülüyordu.[5]

Avrupa’daki manastırlarda ve kiliselerde bulunan rahipler ve keşişler, tıbbın başlıca uygulayıcıları arasında yer alıyordu. Kiliseler, tıbbi bilgilerin korunduğu ve yayıldığı yerlerdi ve sülük tedavisi bu dönemde de sıkça başvurulan bir yöntemdi. Özellikle ateşli hastalıklar, iltihaplı enfeksiyonlar ve kanın "bozulmuş" olduğuna inanılan durumlar için sülükler kullanılmaktaydı. Bu dönemdeki tıbbi uygulamalar büyük ölçüde dini inançlarla da iç içeydi, bu nedenle sülüklerin hastalıkları şifalandırmak için Tanrı tarafından gönderilen yaratıklar olduğuna inanılıyordu.[6]

Derede sülük toplayan üç kadın. Renkli çizim (1814)

19. Yüzyıl: 19. yüzyılın başları, sülük tedavisinin altın çağı olarak kabul edilir. Bu dönemde, özellikle Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde, sülük tedavisi tıbbi uygulamaların merkezinde yer alıyordu. Fransa’da sülük tedavisinin popülaritesi, dönemin ünlü hekimlerinden François-Joseph-Victor Broussais'in destekleriyle daha da arttı. Broussais, inflamatuar hastalıkların tedavisinde sülüklerin etkili olduğunu savunarak, bu yöntemi geniş çapta yaygınlaştırdı. O dönemde Fransa’da yılda yaklaşık 30 milyon sülüğün tıbbi amaçlarla kullanıldığı tahmin edilmektedir. Sülük tedavisi, özellikle 1830’larda Batı Avrupa’da zirveye ulaştı. İngiltere’de ve Fransa’da neredeyse her tıbbi soruna bir çözüm olarak sülükler öneriliyordu. Sülükler, kan basıncını düşürmek, enfeksiyonları tedavi etmek, ağrıları hafifletmek ve inflamasyonu azaltmak için kullanılıyordu. Aynı zamanda diş ağrısı, migren, epilepsi ve hatta depresyon gibi çeşitli hastalıkların tedavisinde de kullanıldılar. Sülükler o kadar popülerdi ki, bu talebi karşılayabilmek için sülük çiftlikleri kuruldu ve Avrupa’daki doğal sülük popülasyonları hızla tükendi.[7]

Ancak, 19. yüzyılın sonlarına doğru tıpta bilimsel araştırmaların artması ve modern tıbbi tekniklerin gelişmesiyle birlikte sülük tedavisinin etkinliği sorgulanmaya başladı. Özellikle antisepsi, mikrop teorisi ve antibiyotiklerin keşfi, enfeksiyonların tedavisinde yeni bir çığır açtı. Bu gelişmeler, sülük tedavisinin eski popülaritesini kaybetmesine neden oldu. Artık kan almanın ve sülük tedavisinin birçok durumda etkili olmadığına ve hatta zarar verebileceğine dair eleştiriler ortaya çıkıyordu.

Yirminci yüzyılın başlarında, sülük tedavisi neredeyse tamamen ortadan kalktı ve bu yöntem sadece geleneksel tıbbın bir kalıntısı olarak görüldü. Bununla birlikte, bazı bölgelerde, özellikle kırsal kesimlerde, sülük tedavisi geleneksel şifa uygulamaları arasında varlığını sürdürdü.

20. Yüzyıl: 20. yüzyılın sonlarına doğru, özellikle mikrocerrahi ve plastik cerrahi alanındaki gelişmeler, sülük tedavisinin modern tıpta yeniden kullanılmasına yol açtı. Sülüklerin antikoagülan özellikleri, özellikle yeniden dikilen uzuvlarda venöz tıkanıklıkları önlemek için etkili bir yöntem olarak görüldü. 1980'lerde, plastik cerrahlar ve mikrocerrahlar, sülük tedavisini venöz tıkanıklıkların tedavisinde yeniden keşfettiler. Sülükler, kan dolaşımını sağlamak ve ameliyat sonrası komplikasyonları azaltmak için kullanılmaya başlandı. Özellikle kopan parmaklar, kulaklar ve diğer uzuvların dikilmesi sırasında sülükler, dokunun yaşaması için kritik bir rol oynadılar.[8]

2004 yılında, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Hirudo medicinalis türü sülüklerin tıbbi amaçlarla kullanımını onayladı. Bu onay, sülüklerin tıbbi bir araç olarak yeniden kabul görmesine katkıda bulundu ve modern tıpta sınırlı da olsa sülük tedavisi tekrar popüler hale geldi. Günümüzde sülük tedavisi, özellikle cerrahi sonrası venöz tıkanıklıkların tedavisinde, kronik ağrıların yönetiminde ve bazı inflamatuar hastalıkların tedavisinde kullanılmaya devam etmektedir.[9]

Biyolojik mekanizma

Tıbbi sülükler, tedavi sırasında hastanın derisini ısırarak küçük bir yara açar ve burada kan emmeye başlar. Bir sülük genellikle 10-15 mL kadar kan emer ve tedavi sonrasında kanama bir süre daha devam edebilir. Bu devam eden kanama da tedavinin bir parçasıdır, çünkü kan dolaşımını artırarak iyileşme sürecine katkıda bulunur. Bu süreçte, sülüğün salgıladığı biyokimyasal maddeler, tedavi sürecinin temelini oluşturur. Sülüklerin ağız salgılarında birçok biyoaktif madde bulunmaktadır. Bu maddelerin başlıca işlevleri şunlardır:[10][11]

Hirudin: Kanın pıhtılaşmasını önleyen güçlü bir antikoagülandır. Bu madde, kanın akışkanlığını artırarak lokal dolaşımı destekler ve venöz tıkanıklıkları önler.

Kalınlaştırıcı enzimler: Kan damarlarını genişleten ve kan akışını artıran vazodilatör maddeler salgılanır. Bu, özellikle kanın zor ulaştığı bölgelere oksijen taşımasını sağlar.

Hyaluronidaz: Doku bariyerlerini geçmeye yardımcı olan bir enzimdir. Sülüğün enjekte ettiği diğer maddelerin vücutta yayılmasını sağlar.

Antiinflamatuar bileşikler: Vücutta inflamasyonu azaltan maddeler salgılar. Özellikle eklem hastalıklarında bu etkiler önemli olabilir.

Nörotransmitterler: Sülük salgısında bulunan bazı maddeler, sinir uçlarına etki ederek ağrıyı azaltabilir. Bu nedenle sülük tedavisinin bazı ağrılı durumlarda rahatlama sağladığı düşünülmektedir.

Uygulama alanları

Plastik Cerrahi ve Mikrocerrahi: Sülük tedavisi, modern tıpta özellikle plastik cerrahi ve mikrocerrahide venöz tıkanıklıkları önlemek için kullanılır. Özellikle kopan uzuvların veya organların yeniden dikilmesinde (replantasyon), sülükler, bölgeye yeterli kan dolaşımını sağlamak için etkili olabilir. Venöz tıkanıklıklar, yeniden dikilen dokunun oksijenlenmesini engelleyerek nekroza (dokunun ölümü) yol açabilir. Sülüklerin antikoagülan etkisi, venöz drenajı kolaylaştırır ve dokunun yaşamasına yardımcı olur.[12]

Kalp ve Damar Hastalıkları: Varis, venöz staz, flebit gibi hastalıkların tedavisinde sülük tedavisi yaygın olarak kullanılır. Sülüklerin antikoagülan ve kan dolaşımını artırıcı etkileri, bu tür dolaşım bozukluklarında faydalı olabilir. Ayrıca, bazı araştırmalar, sülük tedavisinin hipertansiyon gibi kalp-damar hastalıkları üzerinde olumlu etkiler gösterebileceğini öne sürmektedir.

Romatizmal Hastalıklar: Osteoartrit ve romatoid artrit gibi eklem hastalıklarında sülük tedavisi, ağrıyı hafifletmek ve eklemdeki inflamasyonu azaltmak için kullanılabilir. Sülüklerin salgıladığı antiinflamatuar maddeler, eklemlerdeki iltihabı hafifletebilir ve bu da hareketliliği artırarak hastanın yaşam kalitesini iyileştirebilir.

Nörolojik Hastalıklar: Bazı nörolojik hastalıklarda, özellikle migren ve bazı sinir ağrıları (nöropati) durumlarında sülük tedavisi kullanılabilir. Sülüklerin ağrı kesici etkileri, nörotransmitterler aracılığıyla sağlanmaktadır. Bununla birlikte, bu alandaki bilimsel veriler sınırlıdır ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Varşova'da sülük tedavisi merkezi.

Dermatolojik Hastalıklar: Sülük tedavisi, deri hastalıkları, egzama, sedef hastalığı gibi durumlarda da kullanılabilir. Sülüklerin salgıladığı antikoagülan ve antiinflamatuar maddeler, ciltteki kan dolaşımını artırarak iyileşme sürecine katkıda bulunabilir. Ayrıca, hematom (morarma) durumlarında da sülük tedavisinin faydalı olduğu düşünülmektedir.

Yan etkiler ve önlemler

Enfeksiyon Riski: Sülük tedavisinin en yaygın ve potansiyel olarak ciddi yan etkilerinden biri enfeksiyon riskidir. Sülükler, kan emerken deride küçük yaralar açarlar ve bu yaralar enfeksiyonlara açık hale gelebilir. Sülüklerin sindirim sistemlerinde doğal olarak bulunan Aeromonas bakterisi bu enfeksiyonların başlıca nedenidir. Bu bakteriler, sülüklerin sindirimine faydalıdır ancak insan vücuduna geçtiğinde enfeksiyonlara yol açabilir.[13]

Enfeksiyonlar ciltte kızarıklık, şişlik ve ağrı şeklinde başlar, ancak ilerleyerek ciddi cilt enfeksiyonlarına (selülit) veya daha nadir durumlarda sistemik enfeksiyonlara (sepsis) dönüşebilir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde bu risk daha yüksektir. Uygulamanın steril olmayan koşullarda yapılması da enfeksiyon riskini artırır.

Önlemler:

  • Tedavi sırasında steril koşulların sağlanması, kullanılacak sülüklerin güvenilir kaynaklardan temin edilmesi.
  • Tedavi sonrası yara bakımı ve hijyenin dikkatlice sağlanması.
  • Enfeksiyon belirtileri görüldüğünde hızlı tıbbi müdahale yapılması gereklidir.

Alerjik Reaksiyonlar: Sülüklerin ağız salgıları, hirudin gibi antikoagülan maddeler içerdiğinden dolayı bazı bireyler bu maddelere karşı alerjik reaksiyonlar geliştirebilir. Alerjik reaksiyonlar hafif kızarıklık ve kaşıntıdan, hayatı tehdit eden anafilaksiye kadar değişebilir. Anafilaksi, vücudun aşırı duyarlılık gösterdiği bir reaksiyon olup, dilde ve boğazda şişme, nefes almada güçlük, kan basıncında düşüş gibi belirtilerle kendini gösterir ve acil müdahale gerektirir.

Alerjik reaksiyonlar her bireyde farklı şiddette görülebilir. Daha önce herhangi bir maddeye alerjik tepki göstermiş bireylerin sülük tedavisine başlamadan önce alerji geçmişlerinin dikkatlice değerlendirilmesi gerekir.

Önlemler:

  • Tedavi öncesinde hastaların alerji öyküsü sorgulanmalıdır.
  • Tedavi sırasında alerjik reaksiyon belirtileri (cilt döküntüleri, nefes darlığı, şişlik) gelişirse hemen müdahale edilmeli ve tedavi durdurulmalıdır.
  • Ciddi alerjik reaksiyonlar (anafilaksi) için acil tıbbi yardım gereklidir.

Aşırı Kanama: Sülük tedavisi sırasında en sık karşılaşılan durumlardan biri de aşırı kanamadır. Bu durum, özellikle kanama bozukluğu olan kişilerde ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Uzun süre kanamaya devam eden bölge, hematom (kan birikmesi) oluşmasına neden olabilir.

Kanama sorunu yaşayan hastalarda, tedavi sonrası kanın durdurulamaması ciddi bir risk oluşturur. Bu nedenle kanama eğilimi olan hastalar, kan sulandırıcı ilaç kullananlar veya hemofili gibi kanama bozuklukları bulunan kişilerin sülük tedavisinden kaçınması önerilir.[14]

Önlemler:

  • Tedavi öncesinde hastaların kanama eğilimleri hakkında bilgi alınmalıdır.
  • Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda bu tedaviye başlamadan önce doktor onayı gereklidir.
  • Tedavi sonrası kanama kontrolü yapılmalı, kanama durmazsa acil müdahale gerekebilir.

Psikolojik Etkiler: Sülük tedavisi, bazı hastalarda psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Sülüklerin görsel ve fiziksel etkisi, bazı kişilerde korku, kaygı veya fobiye yol açabilir. Sülüklerle tedavi fikri, özellikle bu yönteme aşina olmayan hastalarda rahatsızlık ve anksiyete yaratabilir. Tedavi sırasında yaşanan fiziksel hisler de bu tür tepkilere katkıda bulunabilir.

Bazı kişilerde, bu tedaviye karşı duyulan endişe tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir ve psikolojik olarak rahatsız edici olabilir.

Önlemler:

  • Tedavi öncesinde hastaların tedaviye hazır olup olmadığı psikolojik olarak değerlendirilmeli, kaygıları varsa bu konuda destek sağlanmalıdır.
  • Psikolojik rahatsızlığı olan kişilere bu tedavi uygulanmadan önce alternatif tedavi yöntemleri araştırılmalıdır.

İmmünolojik ve Otoimmün Sorunlar: Bazı hastalarda sülüklerin ağız salgıları bağışıklık sistemini tetikleyebilir ve otoimmün tepkilere neden olabilir. Bu durum, bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularına saldırmasına yol açan hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Bu reaksiyonlar nadir olmakla birlikte, özellikle önceden otoimmün hastalığı olan kişilerde daha sık görülebilir.[15]

Sülüklerin bağışıklık sistemini nasıl etkilediği konusunda araştırmalar sınırlı olsa da, bu tedaviye başlamadan önce bağışıklık sistemiyle ilgili sorunları olan hastaların dikkatli değerlendirilmesi gerekir.

Önlemler:

  • Otoimmün hastalık öyküsü olan bireylerde sülük tedavisinden önce doktor kontrolü yapılmalıdır.
  • Tedavi sırasında bağışıklık sisteminde bir tepki gelişirse, tedavi durdurulmalı ve tıbbi yardım alınmalıdır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Sülük Tedavisi". Medicana. 15 Nisan 2024. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
  2. ^ "Sülük Tedavisi Nedir? Sülük Tedavisi Faydaları Nelerdir?". www.buyukanadoluhastanesi.com. 4 Ocak 2024. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
  3. ^ "Eski Çağlardan Günümüze Sülük Tedavisi – Biyofonksiyonel TIP". 2020. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
  4. ^ Elliott, J.Malcolm; Kutschera, Ulrich (Ağustos 2011). "Medicinal Leeches: Historical use, Ecology, Genetics and Conservation". Freshwater Reviews (İngilizce). 4 (1): 21-41. doi:10.1608/frj-4.1.417. ISSN 1755-084X. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. 
  5. ^ OKUYAZ, Selda; AKÇA, Tamer (30 Mayıs 2023). "Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi üzerine bir araştırma: 2011'den günümüze". Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi. 13 (2): 445-452. doi:10.31020/mutftd.1282570. ISSN 1309-8004. Erişim tarihi: 19 Eylül 2024. 
  6. ^ Erdoğan, Taha (27 Mart 2024), Tıbbi Uygulamalarda İyonize Radyasyondan Korunmanın Temel Felsefesi ve Prensipleri, Özgür Yayınları, erişim tarihi: 18 Eylül 2024 
  7. ^ Whitaker, I.S; Rao, J; Izadi, D; Butler, P.E (Nisan 2004). "Historical Article: Hirudo medicinalis : ancient origins of, and trends in the use of medicinal leeches throughout history". British Journal of Oral and Maxillofacial Surgery (İngilizce). 42 (2): 133-137. doi:10.1016/s0266-4356(03)00242-0. ISSN 0266-4356. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. 
  8. ^ KüçüK, M.öner; Yaman, Ozan (30 Eylül 2019). "Tıbbi Sülük Terapisi (Hirudoterapi)". Journal of Biotechnology and Strategic Health Research. 3: 29-46. doi:10.34084/bshr.576663. ISSN 2587-1641. Erişim tarihi: 19 Eylül 2024. 
  9. ^ FDA-Approved Densitometry Devices (İngilizce), Humana Press, 2021, ss. 105-161, erişim tarihi: 18 Eylül 2024 
  10. ^ ACAR, Volkan (22 Eylül 2021). "Orta Asya Türklerinde Sülük ve Sülüğün Tıbbi Amaçlı Kullanımı (Hirudoterapi)". Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi. 11 (3): 612-624. doi:10.31020/mutftd.982010. ISSN 1309-8004. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. 
  11. ^ "Sülük Tedavisi ve Tıbbî Kullanımı.TIBBİ SÜLÜK TEDAVİSİNİN BİLİMSEL DEĞERİ". Ünal K., Erol M. E. 31 Aralık 2022. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. 
  12. ^ Eldor, A.; Orevi, M.; Rigbi, M. (Aralık 1996). "The role of the leech in medical therapeutics". Blood Reviews (İngilizce). 10 (4): 201-209. doi:10.1016/s0268-960x(96)90000-4. ISSN 0268-960X. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. 
  13. ^ "Sülük Tedavisi Faydaları - Doğal Hayat Polikliniği". 14 Nisan 2023. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024. Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
  14. ^ "Türk Tarım Orman Dergisi". www.turktarim.gov.tr. Hilal DOĞAN. 7 Eylül 2018. Erişim tarihi: 19 Eylül 2024. Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
  15. ^ "TIBBİ SÜLÜK UYGULAMALARINA İMMÜNOLOJİK AÇIDAN YAKLAŞIM". (1) (3, 36 - 42). Ahmet G., Mehmet Z. K. 2 Kasım 2020. Erişim tarihi: 18 Eylül 2024.